Tülin Onat

METAMORFOZ

Ekin Onat Von Merhart

Bazen uçsuz bucaksız gökyüzünün fırtına öncesi sessizliği, bazen dipsiz denizlerin ürküten yalnızlığı, şimdi ise yaşamın ılık yanı, cıvıl cıvıl, kıpır kıpır.
Metamorfoz, yeni bir sayfa, tuhaf ters bir denklemin ortaya çıkardığı resimler. Kendi hayat rüzgarının aksi yönüne esen, birikmiş duyguları yüzeye çıkarma durumu. Dikkatle bakın, bu resimler Tülin Onat’ın yaşantısının birer aynası.
Sanatçı modern bir kaşiftir. Onat’ın keşif seyahatleri 1970’lerde figüratif resimleriyle başladı. 1985’lere kadar ışıklar, renkler kalabalık üzerindeki lekeleri figürlere uygularken 80’lerin sonunda soyutta kullanmaya başladı. Değişim onun sanatsal gelişiminde.
Tülin Onat’ın sanatındaki değişimler ani yaşanmıyor, tıpkı özel hayatı gibi. Karakterine dayalı olarak, tutarlı, dengeli ve bilinçli.
İronik bir tavır; biçimleri modle edip, dar alanları yenerken, metal boya kullanmadan yarattığı metaloid etkiyle izleyiciyii gerçek ve ilüzyon arasında götürüp getiriyor. Sanat deneyimleriyle farklı renkler kullanmasına rağmen yarattığı monokrom resimler gökyüzü, deniz gibi ağırlığı olmayan sınırsız alanların ifadeleri. Ortaya tek renkli resimler çıkarmak günlük kaosa, düşünce, hissetme ve görme yoğunluğuna birer eleştri sanki.
Birgün bir bayan arar: “Sayın Escher, resimlerinizden çok etkilendim, mavi sürüngenlerinizde reenkarnasyonu kesin bir dille göstermişsiniz.”der. Escher cevap verir: “Siz öyle diyorsanız söylemeye çalıştığım kesin budur.”
Ya Tülin Onat’ın söylemeye çalıştığı nedir? Minimal sanat diliyle kendi sözlerini tuvale dökerken gizemli dünyasına alıyor bizleri. Aslında bize çok yakın. İçimizdeki kıpırtıları, teklerin çoklukları, bir duygunun öne çıkarken diğerinin geri kalışları nasıl daha iyi anlatılabilirdi? Onat’ın tuvallerinin ön planlarındaki şiddetli hareketin kendini arka plana doğru sakinliğe bırakması bir çelişki midir yoksa yeni bir boyut mu? Onat somutun soyuta, soyutun da özgün bir dille somuta dönüştüğü işler çıkarırken kendisi, kendi içinde nasıl değişimler yaşamış –veya yaşıyor- olabilir? Onun resimlerine baktığımda, böylesine somut biçimlerin yüklediği anlamlar karşısında şaşkınlık duyuyorum. Hangi zamanın hangi diliminde bulunduğumu sorgulatıyorlar bana. Ve bana öyle geliyor ki, bu resimler anlattıklarından ve yaşattıklarından daha fazlasını içeriyorlar.
Herşeyi aynı zamanda biçim olarak da yaşayan bir sanatçının kaçınılmaz başkalaşımı “Metamorfoz”. Keskin, şiddetli biçimlerin, enerji yüklü bir dinginliğe dönüşmesi. Dalgalı bir denize fırtınanın habercisi bir gökyüzü nasıl yansır? Kışkırtılmış düşünceler biçimlerden ulaşır mı izleyicinin düşüncelerine? Bu resimler fırtına öncesi sessizliğin imgelerimi, belki de fırtınanın ta kendisi.
Bir Tülin Onat sergisi haberi izleyici için birçok talebi de beraberinde getiriyor. Sanatçı gizli köktenciliği, yapıtlarının varyasyon zenginliği, sinestezi ve espas yeteneği ve heyecan verici düzenlemeleriyle izleyicinin beklentilerine cevap veriyor. Onat her ne kadar resimlerini belirli anlamlardan uzak tutuyorsa da aslında gizli anlatım tane tane dökülüyor biçimlerinden.
Onat’ın resimleri, sanatçının öz ve yüzeyin ilişkisini akıl ve duygu beraberliği ile nasıl da akıcı bir biçimde çözmüş olduğunu gösterir bizlere. Bu minimal fakat dinamik bakış resim yüzeyini yoğun bir içerikle doldurur, var olmanın en yalın sevincini duyumsatır.
Bu içsel bir yolculuk aslında. Onat’ın ifade şekli, ölçülü bir dışavurum. Zaten her sanatçı bir şekilde dışavurumcu değil midir?
Son yıllarda sanatın yeni rolünün sanatçının dünyaya karşı savaşı değil, kendi öz hikayesinin ifadesi olduğu kanısındayım. Yapıtlar sanatçı ve izleyici arasındaki aracıdır.
Onat’ın yapıtlarıyla izleyici arasındaki bağ sadece bakma-görme olarak sınırlandırılamaz. Kullanılan yanılsama ile yaşanan göz aldatması izleyicileri resme dokunmaya, iki boyutlu resmin içinde üçüncü boyutu hissetmeye çağırır.
Çıkış noktası yaşamı ve doğa olan, bakış noktası gökyüzü kadar özgür bu tablolarla yeni denizlere yelken açıyor Tülin Onat. Onun doğası tanıdığımız, bildiğimiz doğa değil ama, kendi yaratıcılığının biçimlendirdiği bitimsiz bir dünya.
“Metamorfoz” Onat’ın yaratıcı gücünün patlaması. Onun için en büyük serüven resimlerine başlayıp bitirinceye kadar olan süre. İzleyici için ise daha yeni başlıyor.

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..

The silence before the storm in the vast heaven sometimes, the frightening solitude of the abyss at times, and now the welcoming, the mild side of life; ever vivacious and moving.
“Metamorphosis”, a new blank page, pictures emerging from a rather weird and contradicting equation. The state of surfacing the accumulated feelings, blowing in the opposite direction of its very own wind of life. Study carefully; each of these paintings is in fact a mirror in Tülin Onat’s life.
The artist is a modern explorer. Onat’s explorations began in the 70’s with her figurative works. She has applied the specks in lights, colours and masses on figures until 1985, and in the late 80’s, the artist has also utilised the abstract. The change lies at the core of her evolution. Yet, these changes in Tülin Onat’s art do not occur abruptly, alike her private life. But consistently, well balanced and consciously, due to her personality.
An ironic attitude; overcoming the narrow spaces through moulding the forms, while journeying the audience between the real and the illusion via the metalloid effect she creates without using metal paints. Her artistic accumulation has enabled her to utilise several different colours, however the monochrome paintings she has created are in fact the expressions of boundless spaces without weight, such as the sky or the sea. The mono-coloured paintings emerged, are each almost a criticism to the daily chaos, and the intensity of thinking, sensing and seeing.
One day a woman calls, “Mr Escher, I am deeply moved by your paintings. You have so clearly conveyed the feeling of reincarnation via your blue reptiles.” Escher replies,” If that’s what you think, so it must have been my intention, indeed.”
What is Tülin Onat’s intention, then? She engulfs us with her mysterious universe as she speaks out her words on the canvas in her minimalist artistic tongue. In fact, she stands so close to us. Who could have otherwise possibly conveyed so accurately our inner stirrings, the multitude of the uniqueness, the forward coming of a feeling, and the other remaining behind?
The violent motion on the foreground of Onat’s canvasses, gradually gives in to a certain serenity on the background. What does this herald; a contradiction or a new dimension? What kind of inner changes has she undergone -or, does she currently undergo- as Onat creates works wherein the concrete transforms into abstract and vice versa via a unique style? While looking
at her paintings, I can not help my bewilderment before the significance these concrete forms convey. They make me question myself which era of which time I am existing in. And it occurs to me that these paintings actually contain much more than they reveal and animate.
“Metamorphosis”, the inevitable change of an artist who lives everything also in forms. The transformation of sharp and violent forms into a serenity laden with energy.
How does a sky carrying signs of an approaching storm reflect on a rough sea? Can the provoked thoughts reach the thoughts of the audience via forms? These paintings are the images of silence before the storm, or even the storm itself.
A Tülin Onat exhibition arouses the demands of the audience. The artist definitely meets the expectations of the audience with her concealed radicalism, richness of variations in her works, her skill on space, and with her exciting compositions. Onat eyes to keep her paintings away from certain associations, yet the concealed expressions come out one by one from her forms.
Onat’s paintings clearly reveal to us how fluently has she interpreted and solved the interaction of the core and the space with the co-operation of the mind and the feeling.
This minimalist yet dynamic approach fills the painting space with dense content, and reminds one of the most bare joy of existing. This inner journey is in fact Onat’s way of expressing, a moderate revelation. Is not every artist an expressionist on own terms anyway?
I believe art has recently become an expression of the artist’s own story, rather than her/his war with the universe.
The interaction between Onat’s works and the audience can not be limited solely as an act of looking and seeing. The optical illusion triggered by the illusion utilised is an open invitation for the audience to touch the painting, and feel the third dimensionality in the two-dimensional painting.
Tülin Onat is setting sail to new waters in these paintings, which determine the life and the nature as their starting point, and eye to be free as the heaven. Hers is not the nature we are familiar with, but an infinite world moulded by her creativity.
“Metamorphosis” is an outburst of Onat’s creative powers. The biggest adventure for her is the duration between start and finalisation of her work. As for the audience, the adventure has hardly started yet.

Ekin Onat Von Merhart